Kitap ağır değil, siz hafifsiniz...
“Arkadaşlar hayatında çobanlık yapmış olanınız var mıdır bilmiyorum ama çobanlıkta bir kaide vardır. İneği otlatırken hep tarlanın aynı yerine götürürseniz bir süre sonra inek oradaki otları yemez olur. Bu yüzden işi bilen çobanın, ineği gezdirmesi gerekir.”
Kitle iletişim teorileri, popüler kültür ve iletişim sosyolojisi konularında çok sayıda çalışmaya imza atan Ünsal Oskay, Türkiye'de iletişim biliminin kurucularındandır.
“Kafa dengi hocalar neslinin son temsilcilerindendi” diye de tanımlanır.
İsyankar ruhunu “Yıkanmak istemeyen çocuklar olalım” kitabının adında gizleyen Ünsal Oskay, eskilerin “nevi şahsına münhasır” deyimine en uygun kişiliklerdendi.
Kitle iletişimi üzerine görüşlerini, kendine özgü yaratıcılığı ve renkliliği ile ortaya koyan Ünsal Hoca, mizahi bir üslupla ders aralarına sıkıştırdığı hayat dersleriyle de ünlüydü.
Yaşama vedasından sonra, öğrencileri tarafından bakın nasıl anılıyor…
Erkan:
- Meşhur 401 no’lu derslikteyiz, birinci sınıfız. Güneşli bir bahar gününde dersi dinlemeyip yanındaki arkadaşıyla bıdır bıdır konuşan bir kız öğrenciye şöyle seslendi:
“Kızım neden geldin sen buraya, bak hava güzel, çık Nişantaşı'na vitrinlere bak, kendine don, sütyen al, bi de zengin adam bul...”
Senem:
- Ebat olarak oldukça kalın olan ve okumadığımız için içeriğinin pek farkında olmadığımız sosyal psikoloji kitabı hakkında “hocam bu kitap çok ağır” deyince, “kitap ağır değil, siz hafifsiniz” demesini hiçbir zaman unutmadım, hayatım boyunca da unutmayacağım. Yaklaşık 12 senedir kimseye hiçbir kitap için ağır diye yorumda bulunamıyorum.
Ayça:
- Sene 1996, Ünsal Hoca okunacak kitaplar listesine George Thomson'un Tarih Öncesi Ege I ve II ile Lewis Henry Morgan'ın Eski Toplum'unu yazdırıyor. Koridordayız, 2-3 öğrenci.
Ben tabii klasik bir lapsus haliyle 'Lewis' yerine 'Levi's' yazıyorum. Hocanın tek kaşı kalkık bakışı ile "evladım kıçınıza giyeceğiniz kottan başka bir şey düşünemez misiniz siz?" deyişini unutamam...
Gökçe:
- Güneşli bir bahar gününde sınıfa gelip, sadece birkaç tane öğrencinin derse girdiğini görünce beni çok şaşırtan şu sözleri söylemişti; “Siz niye çıkıp, temiz hava almıyorsunuz, siz genç değil misiniz? Gidin aşık olun, çimenlerde yuvarlanın, film izleyin burada böyle oturmayın. Hala ne duruyorsunuz?!!”
Uluç:
- Bir keresinde 401'de Ünsal Hoca'nın dersi vardı. O zaman 1. sınıftayız. Daha hocalarla yeni tanışmışız falan. Ünsal Hoca durup durup şöyle dedi: “Birçoğunuz geri zekalısınız. Üniversiteyi aklınızla, zekanızla değil inekleyerek kazandınız.”
Aysun:
- Bir cümle, hocanın söylediği şekliyle bugün bile kulağımda: “İnsan, noksan yaşıyorrr...” (her kelimenin üstüne basa basa ve ikinci kelimeye vurgu yaparak)
Kısa ve çarpıcı...
Volkan:
- Konuk konuşmacı olarak geldiği bir ders/sohbet toplantısında, sorulan "hocam, x şehrinin emniyet müdürü rüşvet alırken yakalanıyor, bir süre merkeze alınıyor ve ceza verileceğine, ilerleyen günlerde bir de bakmışız aynı adam daha büyük bir ile emniyet müdürü olmuş. Nasıl olur bu, nasıl açıklanır" sorusuna verdiği cevap:
“Arkadaşlar hayatında çobanlık yapmış olanınız var mıdır bilmiyorum ama çobanlıkta bir kaide vardır. İneği otlatırken hep tarlanın aynı yerine götürürseniz bir süre sonra inek oradaki otları yemez olur. Bu yüzden işi bilen çobanın, ineği gezdirmesi gerekir.”